Oral Diagnoz ve Radyoloji

Oral diagnoz, diş hekimliğinde ağız hastalıklarının ve ağızda belirti veren sistemik hastalıkların teşhisi ve tedavi planlamasını üstlenmiş ana bilim dalıdır. Ağız içinde sadece çürük dişler ve iltihaplı diş etleri karşımıza çıkmaz. Tüm dünyada kabul edildiği gibi çene kemikleri ve eklemi, tükürük bezleri, dil ve ağız içinde görülen tüm yumuşak dokuların hastalıkları diş hekimliğini ilgilendiren konulardır. Bu yapı ve dokular küçük bir alanı kapsamakla birlikte anatomik olarak karmaşık bir yapı oluştururlar. Birçok sistemik hastalık da ağız içinde önemli belirtiler göstermektedir. Örneğin, şeker hastalığında diş eti hastalığı çok çabuk ilerler. Yine ağız içinde sık ve çok sayıda çıkan aftlar, behçet hastalığının ilk belirtileri olabilir. İşte bu nedenlerle ağız içi hastalıklarının teşhisi ve tedavi planlaması ile ilgili ayrı bir anabilim dalı doğması gerekmiştir ve Oral Diagnoz ve Radyoloji bu görevi üstlenmiştir.

Diş Filmleri

Ağız içi hastalıklarının özellikle diş ve çene kemiği gibi sert doku ile ilgili olanlarının teşhisinde en büyük yardımcımız dental radyografiler yani diş filmleridir. Bilgisayar destekli bir teknik olan dijital radyografi cihazları da çok düşük radyasyon dozu kullanarak film görüntüsü üzerinde renk ve ışık düzenlemeleri yapmaya imkan vererek ayrıntılı değerlendirme yapmamıza olanak tanır. Bunların yanında özellikle implant uygulamalarında ve eklem hastalıklarının teşhisinde MR ve BT de yardımcı olarak istenebilecek filmlerdir.

Teşhis ve Tedavi

Tüm bu yöntemlerle ancak 1/3'ü ağız içinde görülebilen diş yapısının kalan 2/3'lük bölümünü, çene kemiği içinde kalan iltihabi oluşumları ve gömülü diş gibi yapıları rahatlıkla görüp teşhis edebiliriz. Bu sayede daha doğru bir tedavi planlaması ile ileride oluşabilecek daha büyük hastalıklar engellenmiş olur. Oral Diagnoz ve Radyoloji bölümünde hasta dosyanızda bulunan kişisel ve tıbbi bilgileriniz, gizlilik politikamız gereği üçüncü şahıslar ile kesinlikle paylaşılmaz.




Periodontoloji

Periodontoloji dişleri çevreleyen yumuşak ve sert dokuların anatomi fizyoloji ve histolojisini inceleyen; bu dokularda meydana gelen hastalıkları araştıran, bu hastalıkların tedavisini ve tedavi sonucu elde edilen sağlığın devamlılığını sağlayan bilim dalıdır. Dişler düzgün temizlenmediğinde, üzerlerinde ve aralarında biriken yiyecek artıkları bakteriler üretirler. Bakteri plağı dediğimiz bu püremsi birikintiler, diş çürüklerinin ve dişeti iltihaplarının baş sorumlusu olup, zamanla tükürüğün çökelmesi sonucu diş taşlarını oluştururlar.

Diş eti hastalıklarının belirtileri

- Diş eti kanaması,
- Diş etlerinde şişmeler, kızarmalar,
- Diş etlerinde çekilmeler,
- Diş eti kenarlarında veya dişler arasında, diş taşlarına bağlı olarak oluşan siyah alanlar,
- Diş ile dişeti arasından iltihap,
- Dişlerde sallanmalar, uzamalar ve dişler arasında açılmalar,
- Ağızda sürekli bir kötü koku ve kötü tat hissi,

Neler diş eti hastalıklarına sebep olur?

- Genetik Faktörler,
- Sigara,
- İlaç Kullanımı,
- Hormon Değişiklikleri,
- Stres,
- Diş Sıkmak veya Gıcırdatmak,
- Kötü Beslenme,
- Şeker Hastalığı,
- Kötü Yapılmış Dolgular,

Dişeti hastalıkları nasıl teşhis edilir?

Dişhekimleri dişetlerinin genel görünümünden şüphelendikleri zaman periodontal sonda adı verilen bir alet ile diş ile dişeti arasındaki dişeti cebinin boyunu ölçerler. Yetişkinlerdeki her ağız içi muayenesinin bir parçası olarak periodontal muayene yapılmalıdır. Dişlerin etrafındaki kemik dokusunu değerlendirmek için röntgen filmler alınabilir.

Dişeti hastalıkları nasıl tedavi edilir?

Dişeti hastalıklarının erken safhalardaki tedavisi genellikle diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesidir. Bu aşamalarda dişlerin etrafındaki ceplerden bakteri birikintileri ve diş taşları uzaklaştırılır ve kök yüzeyleri düzleştirilir. Bu işlemlerle iltihaba neden olan bakteriler ve toksin maddeler ağızdan uzaklaştırılır. Dişeti hastalıklarının erken safhalarında uygulanan bu işlemler genellikle yüz güldürücü sonuçlar için yeterli olmaktadır. Daha ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi müdahalenin amacı; derin ceplerdeki diştaşlarını ve hastalıklı dokuları ortamda uzaklaştırarak iyileşmenin olabilmesi için kök yüzeylerini düzleştirmek ve dişetlerine kolay temizlenebilmesi için şekil vermektir. Tedavilerden sonra periodontal hastalar periyodik olarak görülmelidir. Periodontal tedavi ile elde edilen olumlu sonuçları korumanın tek yolu dişlerin fırçalanması, diş ipi ve bakteri birikintilerini ortamdan uzaklaştıran kimyasal ajanların düzenli olarak kullanılmasıdır. Ve en önemlisi dişekiminin önerdiği aralıklarla kontrolünüzü yaptırmaktır.




Kanal Tedavisi

Çürük veya travma gibi nedenlerle dişin iç kısmında bulunan sinirinin (pulpa) iyileşemeyecek düzeyde zarar gördüğü ya da öldüğü durumlarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Dişin içindeki sinirlerin alınması,diş köklerinin içindeki kanalların şekillendirilip mikroorganizmalardan arındırılması ve daha sonrasında genişletilmiş kanalların doldurulması işlemidir. Daha sonra dişin üst kısmına madde kaybına göre hekiminizin uygun gördüğü dolgu,porselen kron inlay gibi restorasyonlar yapılır ve dişin estetik ve fonksiyonel olarak devamlılığı sağlanır.

Kanal tedavisi neden yapılır?

Çürük ya da travma nediyle kaybedilebilecek ağrılı iltihablı kötü durumdaki dişlerin, mikroplu tüm kısımlarının temizlenerek, uzun süre daha ağızda kalmasını sağlamak, diş kayıpları dolayısıla oluşabilecek hem maddi hemde manevi açıdan sizleri zorlayacak daha ileri tedavilerin önüne geçmek için yapılır. Ağızda kanal tedavisi yapılarak kalan diş, o bölgede ölü ama en azından kendi dişiniz olarak çiğnemeye yardım etmeye devam edecek, bu şekilde yine o bölgedeki kemiğin aktif halde kalmasıyla beraber çene kemiklerindeki erimeyi de önleyecektir.

Kanal tedavisi yapılan dişin ömrü ne kadardır?

Kanal tedavisi dişin çekilmesini önlemek için yapılan ve dişe son şansını veren bir tedavidir. Uygun şartlarda yapılan bir kanal tedavisi sonucunda diş ömür boyu ağızda fonksiyon görebilir. Ancak kanal tedavisi yapılan dişler doğal dişlerden daha kırılgan olabilir.

Kanal tedavisinin riski var mıdır?

Düzgün ve kurallarına göre yapılan bir kanal tedavisinin başarısı ortalama olarak %90 - %95'in üzerindedir. Kanal aletinin tedavi sırasında kök içinde kırılması veya kök kanallarının tam olarak temizlenememesi (kök tıkanması vb.) durumunda, tekrar kanal tedavisi denenir başarılı olunmazsa cerrahi yönetmeler ile diş kurtarılmaya çalışılır.

Kanal tedavisi nasıl yapılır ve ne kadar sürer?

Hastaya anestezi yapılarak dişin çürüğü temizlenir ve dişin içine bir kavite açılır.Pulpa odasına ulaşılır ve dişin bu kısmından kanallara özel aletlerle girilerek bakterilerden temizlenmesi için çeşitli işlemler uygulanır ve dezenfekte edilir. Sonra pulpa odasının ve kanalların içi duruma göre çeşitli ilaçlarla doldurulup geçici dolgu ile kapatılır. Bu işlem bir kaç seans sürebilir.Bazı durumlarda kanal tedavisi tek seansta yapılabilirken, abseli, iltihaplı dişlerde bu durum pansumanlar yapılarak geçirilmeye çalışıldığından tedavi uzamaktadır. Diş iyileşikten sonra kanal dolgusu bitirilmektedir. Bu sürenin ne kadar uzun olacağı dişinizin durumuna bağlıdır.

Kanal tedavisi sırasında dikkat edilmesi gerekenler

Kanal tedavisi seansları arasında dişinizi sert besinler çiğnemek için kullanmayınız. Dişinizde geçici dolgu olduğu için dişiniz kırılabilir. Seans aralarında ağrı şikâyetiniz olabilir, pansuman için hekiminize başvurunuz. Seans aralarında yüzünüzde şişme olabilir. Kaygılanacak bir şey yoktur, bu mikroorganizmaların meydana getirdiği bir reaksiyondur ve pansumanlarla düzeltilir. Hekiminize haber verin.

Kanal tedavisinden sonra ne olur?

Kanal tedaviniz bittikten sonra Doğal dokulardaki enflamasyon birkaç gün süreceğinden dişinizin üzerine bastırdığınızda ağrı şikâyetiniz olabilir. Bu dönemde o bölgeye yüklenmemeniz gerekmektedir. Bir süre sonra şikâyetiniz geçecektir gerekirse hekiminizin önerdiği ağrı kesici ilaç kullanabilirsiniz. Bu durum geçmez ve artmaya devam ederse bu konuda hekiminize danışın. Kanal tedavisi gören dişler canlılığını yitirdiği için esnekliği azalır. Bu nedenle sonrasında kırılma riski çok yüksektir. Bu dişinizi uzun süre kullanmanızı sağlayacak en uygun restorasyon için lütfen hekiminizin önerilerini dikkate alınız. kök kanalları doldurulan dişinizin üstüne eğer fazla madde kaybı yoksa normal dolgu yapmak, fazla madde kaybı varsa kalan diş duvarlarınızı destekleyecek, onların ilerde kırılmasını engelleyecek porselen dolgu (inley) gerekmektedir. Eğer hiç diş duvarınız kalmamışsa kök kanalınızdan destek alan bir post yapılıp üzerine kuron kaplama yapmak en doğrusudur.




Diş Beyazlatma

Diş Beyazlatmak (bleaching) dişlerin yüzeyinde, yani gözenekli mine tabakasında oluşan renkli organik-inorganik ve mineral maddelerden kaynaklı renk bozulmalarını diş beyazlatma jelleri ve lazer uygulamasıyla temizlenerek doğal rengine kavuşturulmasıdır. Diş beyazlatma yöntemi hidrojen peroksitin ısı yada ışık ile aktive edilemesi temeline dayanır. Dişe sürülen beyazlatıcı maddenin üzerine beyazlatmayı hızlandıran bir ışın uygulanır. Uygulanan tedavi yöntemlerinde dişlerin rengi 4-7 ton arasında açılabilmektedir.

Klinik Diş Beyazlatmanın (Office bleaching) Avantajları

- Bir saatlik tek seans sonrası ortalama 8 - 12 ton beyazlama, - İşlem sonrası hassasiyet hissi çok düşüktür, - Elde edilen renk uzun süre korunur, - Dişhekimi tarafından uygulandığından ağız dokularının korunması, - Günlük alışkanlıklardan vazgeçmeden iyi sonuç (sigara, çay, kahve vb.)

Klinikte Diş Beyazlatmanın Dezavantajları

- Diğer yönteme göre daha pahalıdır.

Klinikte Diş Beyazlatma Aşamaları

1. Adım: Diş yüzeylerindeki dış renklenmeler ve varsa diş taşları periodontal yöntemlerle temizlenir.
2. Adım: Başlangıç fotoğrafı alınır. Renk skalası ile başlangıç rengi tespit edilir.
3. Adım: Diş çevresindeki yumuşak dokular gliserin vada vazelin içeren bir pat ile ısı ve hidrojen peroksitin zararlı etkilerinden korunmak amacıyla örtülür.
4. Adım: Lastik örtü takılır. Lastik örtü ara yüzlerde mumlu diş ipi yada plastik bir iplikle sabitlenmesi gereklidir. Çünkü mumsuz dişipi kullanımı hidrojen peroksitin emilmesine sebep olabilir.
5. Adım: Diş yüzeyleri cilalanır ve lastik örtüden çıkan artık koruyucu krem elimine edilir.
6. Adım: Mine yüzeyleri hidrojen peroksitin nüfuzunu kolaylaştırmak amacı ile yaklaşık 7 saniye fosforik asit ile dağlanır, yıkanır ve kurutulur. (Bu aşama kullanılacak sisteme göre değişiklik gösterdiğinden her sistemde kullanılmayabilir.)
7. Adım: Dudakları fazla ısıdan korumak için nemli bir gazlı bez, lastik örtünün altına, dudakların üzerine yerleştirilir. Hastaya koruyucu gözlük takılır.
8. Adım: Tek katlı bir gazlı bez beyazlatılacak diş arkı üzerine yerleştirilir ve hidrojen peroksit ile ıslatılır.
9. Adım: Isı kaynağı beyazlatılacak dişlerden yaklaşık 30 cm. uzağa yerleştirilir. Bu şekilde 20-30 dakika süreyle hidrojen peroksitin aktivasyonu sağlanır.
10. Adım: Gazlı bez kaldırılır, gerekirse koyu renklenme olan bölgelere hidrojen peroksit uygulanarak ısı aktivasyonuna 5 dakika daha devam edilir.

Bu şekilde yapılan beyazlatmanın başarısı, renklenmenin nedenine ve miktarına bağlıdır. Yaşlanma ile olan renklenmelerde, fluoroz renklenmesinde çoğunlukla 1 seans yeterli olmaktadır. Tetrasikline bağlı renklenmelerde ise 3 hatta 4 seans gerekli olabilir.




Diş Dolgusu

Konservatif diş tedavisi ile dişlerin korunarak en az madde kaybıyla yapılan bir tedavi şeklidir. Genel olarak diş çürüklerinin tedavisini kapsayan bu bilim dalı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek yerinde olacaktır.

Çürük

Dişler iyi fırçalanmadığı, ağız bakımının kötü olduğu zamanlarda, dişlerin üstündeki plaklarda ve taşlarda (tartar) bulunan bakteriler "şeker" sayesinde hayatta kalırlar. Şekeri kullandıktan sonra oluşan asit, diş sert dokusunu yumuşatmakta, çürüğe neden olmaktadır.

Dolgu

Yumuşayan ve zarar gören diş sert dokusu uzaklaştırılır, diş çürükten arındırılır. Çürük temizlendikten sonra oluşan boşluğa (kavite) uygun bir dolgu materyalinin yerleştirilmesi gerekir. Bu dolgu maddesi kolay uygulanabilmeli, kaviteyi kusursuz bir şekilde örterek herhangi bir sızıntıya neden olmamalıdır. Aynı zamanda bu dolgunun estetik bir görüntü sergilemesi hastalar ve biz hekimler için tercih sebebidir. Eğer ç ürükle beraber hastada sıcağa karşı hassasiyet, rahat çiğneyememe veya şiddetli ağrı varsa ya da çürük, dişin içindeki canlı dokuya (pulpa) ulaşmışsa önce kanal tedavisi yapılır, ardından dolgu kaviteye yerleştirilir.

Amalgam Dolgu
Civanın gümüş, bakır ve kalayla yaptığı karışımdır. Eskiden rutin olarak kullanılan bu karışım günümüzde estetik kaygılardan estetik kaygılardan dolayı yavaş yavaş terk edilmektedir.

Amalgam Dolgunun Avantajları
- Diğer dolgulara göre daha ekonomiktir.
- Uygulaması kolaydır.
- Çiğneme kuvvetlerine dirençlidir.
- Dolgunun altında çürük oluşmasını önemli oranda engeller.

Kompozit Dolgu
Kompozit dolgular; farklı maddelerin bir araya gelmesinden oluşur. Plastik olarak şekil verilebilir ve ultraviole (UV) ışığı ile sertleşir. Halk arasında ışınlı dolgu denmesinin sebebi budur. Kliniğimizde ve gelişmiş ülkelerde rutin olarak uygulanan dolgu materyalidir. Özellikle ön dişlerde sağladığı estetik başarı oranı yüksektir.

Kompozit Dolgunun Avantajları
- Tek seansta uygulanama tamamlanabilmektedir.
- Dolgu yerleştirilmeden önce dişten fazla madde kaldırmaya gerek olmadığı için diş sert dokusu kaybına neden olmazlar.
- Çok küçük kaviteler bile kapatılabilmektedir.

Porselen Dolgu
Porselen dolgular madde kaybı çok olan ve dişin tamamından küçültülerek kuron uygulaması gerekli olan hastalara sağlıklı diş dokusunu korumak amacıyla uygulanan bir dolgu yöntemidir. Daha estetik ve kullanışlı olduğundan amalgam dolguların yerine tercih edilmektedir.

Porselen Dolgunun Avantajları
- Uzun süreli bir kullanıma sahiptir ve dayanıklıdır.
- Yenilenme zamanı çok uzundur.
- Son derece estetiktir.
- Materyalin sertliği diş minesinin sertliğine çok yakındır.
- Arka dişlerde (azılarda) kompozit dolgulara kıyasla çiğneme kuvvetlerine son derece dirençlidir.
- Kavite hazırlandıktan sonra ölçü alınıp labarotuvarda hazırlandığı için kusursuz bir diş uyumuna sahiptir.




Laminate Veneer

Porselen lamina dişlerin sadece ön yüzeyinden minimum madde kaldırmak suretiyle dişe yapıştırılan porselen yapraklardır. Çok ince (0,3,- 0,5 mm) kalınlıktaki bu yapraklar istenen renk, boy ve formlarda özel hazırlanmakta ve dişin ön yüzeyine yapıştırılmaktadır. Bu yöntemde klasik porselen kuronlardan farklı olarak dişten çok az mine dokusu kaldırılır. Bu sebeple yapılabilecek en konservatif (koruyucu) tedavi şeklidir. Çok ince olması, metal içermemesi ve ışık geçirgenlik özellikleriyle gerçek dişlerden ayırt edilemeyecek kalitede memnun edici sonuçlar vermektedir.

İşlemin uygulanması çok basit olup kısa sürelidir. Öncelikle hastadan ölçü alınır ve laboratuvarda örnek bir model çalışması yapılır. Hasta, dişler henüz kesilmeden bitiş aşamasını bu model üzerinde görmektedir. Daha sonra ağrısız bir işlem ile dişler hazırlanır. Ana ölçü alındıktan sonra geçici veneer yapıştırılır. Böylece, dişlerin dış etkilerden korunması sağlanır. Laboratuvarda, son ölçüye göre model oluşturulur ve porselen laminalar hazırlanır. Özel bir teknikle ve yapıştırıcı resin adı verilen materyal ile dişlere yapıştırılır. Yapıştırma işlemi sonucunda laminaları dişten ayırmak mümkün değildir. Bu yüzden kırılmaya karşı çok dayanıklıdır. Lamina porselen uygulamalar sonucu estetik bir gülüş sağlamak çok kolaydır.

Laminate Veneer'in tercih edildiği durumlar

- Dişlerin formundan memnun olmayan,
- Ön bölgedeki diş renkleşmelerinde (tetrasiklin renkleşmesi v.s ),
- Ön dişlerde büyük dolguları bulunan ve çürüğün dolgu ile doldurulması sonucu estetik görünümden yoksun durumlarda,
- Ön dişleri kırık veya aşınmış olan kimselerde uygulanır.

Zirkonyum Diş

Altyapı olarak metal yerine beyaz bir renk olan zirkonyum alaşım kullanılır. Sistemin en büyük avantajı, ulaştığı çok yüksek dayanılılıkla, arka bölgedeki köprülerde tam estetik bir görünüm sağlamaktır. Zirkonyum akıllı seramikleri vücudumuzla mükemmel biyo uyum ve doğal görünüm sağlar. Yüksek teknoloji ürünü olan ve dayanıklılığını uzay mekiklerinde ısı kalkanı, spor arabalarda fren diski olarak kanıtlamış olan "zirkonyum oksit", diş hekimleri tarafından kullanılmaktadır. Zirkonyum akıllı seramikleri uygulamasıyla diş hekimliği için geliştirilen bu teknolojik seramiğin prostetik tedaviye katkısı büyüktür.




Protez

Ağızda çeşitli nedenlerle estetik bozuklukların veya kaybedilmiş olan dişlerin yerine konan, kişilerin estetik ve fonksiyonel olarak ihtiyaçlarını gideren tüm yapay oluşumlar protezdir.

Genel olarak diş kayıpları, diş eti hastalıklarının tedavi edilmemesi sonucunda oluşabilmektedir. Bunun yanında bazı kazalar sonucunda da diş kayıpları meydana gelmektedir. Bu nedenle kaybedilen dişlerin yerine fonksiyonel ve estetik olarak sağlıklı dişlerle aynı görevi görecek protezler yapılmalıdır.

Protezde, hastanın kaybolan fonksiyonları tekrar kazandırılmaya çalışılırken, aynı zamanda bozulan konuşmasının da düzeltilmesi ve estetik görünümün de daha iyi olması amaçlanmaktadır. Böylelikle büyük oranda kaybedilen ağız sağlığı düzeltilirken toplum içinde eksik ya da harap olmuş dişlerle yaşamak zorunda kalan bireylerin psikolojik açıdan da desteklenmesi sağlanır. Çünkü, bu şekilde yaşamlarını (bir süre de olsa) sürdürmek zorunda kalan bireyler öncelikle gülmeyi unuturlar. Bu da fonksiyonel bozuklukların yanı sıra, insanlarda kendine güven duygusunun zedelenmesine neden olur. Bu tip hastalara yapılan çeşitli protezlerle insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanır.





Implant

Implant, eksik dişlerin fonksiyon ve estetiğini tekrar sağlamak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökleridir.

Hangi durumlarda Implant yapılır?

Tek diş eksikliğinde yandaki sağlam dişlere dokunulmak istenmediğinde tek implant, birden fazla diş eksikliğinde iki veya daha fazla implant yerleştirilerek sabit köprüler şeklinde, tamamen dişşiz bir ağizda protez tutuculuğunu sağlamak için uygulanır.

Implant'ın yararları nelerdir?

Implant, sağlam, rahat ve güvenilir bir uygulamadır. Implantlar üzerine yapılan protezler, gerçek dişlerin yerini alırken en doğal yapıyı oluştururlar. Eksik dişlerin tamamlanması sürecinde, sağlıklı dişlere dokunulmamış olur. Tüm protezlere oranla çok daha uzun ömürlüdür. Normalde diş kaybının etkileri fizyolojik olduğu kadar psikolojik de olacaktır. Implant, doğal dişin yerine geçen bir özel uygulama olarak, diş kayıplarının yol açacağı her türlü soruna kesin ve en sağlıklı çözümü getirmektedir.

Implant her yaşta uygulanabilir mi?

Evet. Sadece, gençlerde kemik gelişiminin tamamlanması gerekmektedir. Bu da kızlarda 16-17, erkeklerde ise 18 yaşına kadar gerçekleşmektedir.Erişkinler için üst yaş sınırı yoktur. Genel sağlık durumu uygun olan her yaştaki insana uygulanabilir. Yaşlı insanlar daha çok diş kaybettiklerinden ve çene kemiklerinde erimeler olduğu için diş implantlarına daha çok gereksinim duyarlar .

Implant'ın aşamaları

Implant yapımı iki aşamadan oluşur. Birincisi cerrahi aşamadır. İmplant alt yepısı çene kemiğine yerleştirilir. Daha sonra 2 -6 hafta arasında bekleme süresi vardır. Bu sürede kemik ile implant arasına kemik oluşumu meydana gelir. Üst yapının yapılması ise bir hafta kadar süre alır.

Implant'ın bakımı

Ağız bakımı eksiksiz ve hiç ihmal edilmeden yapılmalıdır. Bu bakım kendi dişlerimiz için de gereklidir. İmplant yapımından sonra da aynı şekilde devam etmelidir. Eğer yeterli temizlik yapılmazsa nasıl kendi dişlerimizi kaybediyoruz aynı şekilde implantımızı da kaybedebiliriz. İlk belirtiler diş etinde kızarıklık,şişlik,kanama ve kaşıntı ile başlar,kemik yıkımıyla birlikte implantın kaybına sebep olur.




Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi

20’lik dişler ağızda en son süren ve ağız sağlığı açısından en az öneme sahip dişlerdir. Bu dişler 3. büyük azılardır. ‘20 yaş dişi’ olarak adlandırılmalarının nedeni 17-23 yaş arasında sürmeleridir. Yaş ilerledikçe beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle çene yapısı küçülür. Bu sebeple dişler, çenede rahat bir şekilde sürecek yer bulamazlar. Bu yer darlığı ve dişlerin çıkmaya eğilimi, 20 yaş dişleri problemlerini oluşturur. Çoğu insanda ağzın dört köşesinde birer adet olmak üzere toplam dört tane 20’lik diş bulunur. Genellikle diş etine veya kemik içerisine gömülü bulunurlar ya da yer darlığı yüzünden farklı yönlerde sürerler. Bunlar bir dizi probleme yol açtığından daha fazla sıkıntıya neden olmadan hekim kararıyla çekilmeleri gerekir. 20’lik dişlerin çıkarılması için en uygun zaman 17 yaş civarıdır. Çünkü bu yaşlarda diş yeni oluşmaya başlamıştır ve kemik yetişkinlerdeki gibi sert olmadığı için ameliyatı kolaydır. Dişlerin kökleri tam olarak oluşmadığı için de iyileşme daha hızlı olacaktır. 20’lik dişin yol açtığı sıkıntılar çeşitli faktörlere göre değişir. Çene boyutu ve dişin süreceği yön, problemin büyüklüğünde belirleyicidir. Belki hiçbir ağrı ve şikayet olmayabilir ama diğer dişler büyük risk altındadır.

20’lik dişlerin yol açtığı problemler

Çürük: Tükürük, bakteri ve yiyecek parçacıkları yeni çıkmakta olan dişin açtığı yuvada birikerek hem yirmilik dişi hem de yanındaki azı dişini tehdit eder. Bu tip çürükleri fark etmek ve tedavi etmek oldukça zordur. Ağrı ve enfeksiyona yol açan ve apseyle sonuçlanan ağır tablolar meydana gelebiliyor.

Dişeti Hastalığı (Perikoronit): Kısmen çıkmış bir yirmilik dişin dişetinde bakteri ve yiyecek artıklarının depolandığı bir enfeksiyon odağı oluşur. Bu durum ağız kokusu, ağrı, ödem ve trismusa (ağzın tam açılamaması hali) sebep olur. Enfeksiyon lenfler aracılığı ile yanak ve boyuna yayılabilir. Yirmilik dişin etrafındaki bu enfeksiyona yatkın zemin her seferinde kolayca enfekte olmaya adaydır.

Basınç Ağrısı: Sürme sırasında komşu dişlere de basınç uygulanıyorsa sıkışmadan dolayı da bir ağrı hissedilebilir. Bazı durumlarda bu basınç aşınmaya yol açar.

Ortodontik Sebepler: Pek çok genç birey dişlerindeki çapraşıklıkları düzeltmek için ortodontik tedavi görmektedir. Yirmi yaş dişlerinin sürme basınçları diğer dişlere de yansıyacağından diğer dişlerde de bir hareketlilik olur, çapraşıklıklar artabilir.

Protez ile İlgili Sebepler: Protez planlaması yapılan bir ağızda yirmilik dişleri hesaba katmak gerekir. Çünkü, yirmilik diş çekildikten sonra değişen ağız yapısına göre yeni bir protez yapmak gerekecektir.

Kist Oluşumu: Gömük bir dişin sebep olduğu kistik vakalar gözlenmiştir. Kist kemik yıkımına, çene genişlemesine ve çevredeki dişlerin yer değiştirmesine ya da zarar görmesine sebep olur. Kemik yıkımını önlemek için diş çekilmeli ve kist temizlenmelidir. Nadiren bu kist çok geniş alanlara yayılırsa tümörlere dönüşebilir veya çene kemiğinde kendiliğinden kırılmalara yol açabilir.